
Erdal Kaya: Kürtçe stand up normalleşmeli
10.09.2025
Orta Anadolu Kürt köylerinde unutulmuş gelenekler: İnler köyünden anlatılar
25.09.2025Bir zamanlar Diyarbakır sokaklarında yankılanan, sonra yüzyıl boyunca sessizliğe gömülen bir ses vardı: Kosrof Malool.
Bugün o sesi yeniden duyabiliyorsak, bu biraz da bir kadının inatla sürdürdüğü hafıza arayışının sonucu.
Bir hafıza arayışının başlangıcı
Zeynep Yaş, 2012 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde görevliyken kentin çok dilli müzik mirasını belgelemek üzere yola çıkmıştı. Kent müzesi için hazırlıklar yaparken, “Bu şehrin müziği nedir?” diye sorduğu herkes ona aynı cevabı veriyordu: “Kürtçe müzik yoktu.”
Ama Yaş, bu cevabın ardında büyük bir unutuluş olduğunu sezdi. 1920’lerden itibaren radyolarda ve plaklarda yankılanan Kürtçe ezgilerin izini sürmeye başladı.
Arşivlerin tozlu raflarında: Kosrof Malool
Yıllar süren arşiv araştırmaları, onu Diyarbakırlı Süryani sanatçı Kosrof Malool’a götürdü. Mehmet Şimşek’in Süryani ve Keldaniler üzerine çalışmaları sırasında adını fark ettiği Malool’un, 1910’lu yıllarda Kürtçe şarkılar söylediği ortaya çıktı. Bu sesi ilk duyduğunda çok sarsılan Yaş, “Daha önce böyle bir tını duymamıştım” diyor.
Malool’un hikâyesi, Diyarbakır’dan Musul’a, İskenderiye’ye, oradan Fransa’ya ve nihayet Amerika’nın New Jersey eyaletine uzanıyor. 1881’de Diyarbakır’da doğan Malool, 1890’ların sonunda ailesiyle birlikte kenti terk etmek zorunda kalmıştı. New Jersey’de, memleketinden taşıdığı ezgileri Kürtçe ve Türkçe olarak plaklara kaydetti. Onun sesinden yükselen “Şivanê Kurd” ve “Çemê Sînanîkê” gibi şarkılar, Diyarbakır’ın hafızasında unutulmuş izleri yeniden görünür kılıyor.
Diyarbakır’ın belleğinden çıkan başka sesler
Yaş’ın araştırmaları yalnızca Malool’la sınırlı değil. 1902 yılında Felix Lcy adlı bir araştırmacının İslahiye’de yürüttüğü çalışmalar sırasında derlediği kayıtlar arasında, Diyarbakırlı Ali Efendi’nin seslendirdiği “Lawo” adlı Kürtçe şarkı da bulunuyor. Ayrıca 1920’lerde Ortadoğu’da plaklara sesi Xelile Xazê” adlı eserleriyle bu hafızaya yeni bir katman ekliyor.
Yüzyıl sonra yeniden yankılanan bir ezgi
Bir zamanlar unutulmuş olan bu sesler, şimdi yüzyıllar sonra yeniden gün yüzüne çıkıyor. Yaş, “Bu kayıtlar Diyarbakır’ın belleği açısından paha biçilmez” diyor ve ekliyor:
“Henüz tamamlamadım, ama günün birinde bu arşivin tamamını herkesle paylaşacağım.”
Yüzyıl önce kaydedilen “Çemê Sînanîkê”nin yankısı, bugün bambaşka bir nefesle dönüyor. Aradan geçen yüz yılın ardından, aynı ezgi bu kez Diyarbakırlı sanatçı Neslihan Ediş’in sesinde yeniden hayat buldu. İskenderpaşa Konağı’nın taş duvarları arasında düzenlenen konserde söylediği bu parça, geçmişle bugün arasında görünmez bir köprü kurarak salondaki herkesi sessizliğe bürüdü.
Neslihan Ediş’in sesiyle kurulan köprü
Ediş’in Çeme Sînanîkê şarkısını seslendirmeden önce sahneye davet ettiği Zeynep Yaş, Ediş’e döndü ve sözlerine salonda yankılanan bir sıcaklıkla devam etti:
“Yolun henüz başında olduğunu biliyorum… Güzel bir şarkıyla başladın, bu beni çok mutlu etti. Seni gönülden kutluyorum. Şüphesiz bu arşiv, sanatçılarımızın hizmetindedir ve sen de bu mirasa yürekten sahip çıkıyorsun. Neslihan o şarkıyı sıcak gönlüyle söyledi; yüz yıl öncesinden bugüne taşıdı.Teşekkür ediyorum… Umuyorum ki sanatçılarımız kültürel mirasımıza sahip çıkmaya devam eder.”
Geçmişle bugün arasında onarılan köprü
Zeynep Yaş’ın yürüttüğü bu araştırma, yalnızca bir müzik mirasını kurtarmak değil; aynı zamanda geçmişle bugünün arasındaki köprüyü onarmak anlamına geliyor. Her bir nota, kaybolmuş bir hikâyeyi, unutulmuş bir dili, susturulmuş bir hafızayı yeniden görünür kılıyor.