
Kavalın sesinde Orta Anadolu Kürtlerinin hikâyeleri
23.04.2025
Botan’dan Kulu’ya uzanan göç hikâyesi: Celikan Aşireti’nin izinde
23.04.2025Kürt kültüründe sözlü anlatım, tarih boyunca en güçlü iletişim ve aktarım biçimlerinden biri olmuştur.
Şarkılar, ağıtlar ve destanlar, Kürtlerin yaşamını, tarihini, acılarını, sevdalarını ve direnişini yansıtan birer aynadır.
Bu sözlü miras sayesinde kültürel kimlik, kuşaktan kuşağa hafızayla ve sesle aktarılır.
Sözlü kültürün taşıyıcısı
Ankara’nın Polatlı ilçesine bağlı İnler Köyü’nde yaşayan 72 yaşındaki Sıdıka Bülbül, bu kültürel hafızanın canlı bir taşıyıcısı.
İlerlemiş yaşına rağmen, büyüklerinden öğrendiği eski Kürt türkülerini hâlâ ezbere bilen Bülbül, bu mirası unutmamak ve unutturmamak için çaba gösteriyor.
“Büyüklerimiz o türküleri hem yaşadılar hem söylediler. Ben de onların mirasını taşıyorum. Bu türküler, bizim hafızamız” diyor.
Yaşanmışlıkların türkülere dönüştüğü hikâyeler
Kürt halk şarkıları çoğu zaman gerçek bir olay, bir aşk hikâyesi ya da bir ayrılık üzerinden yazılır.
Sıdıka Bülbül de Şoperêç için, hem bu türkülerden bazılarını seslendirdi hem de onların hikâyelerini paylaştı.
Bu şarkılar, yalnızca bir melodi değil, duygularla yoğrulmuş birer tarih sayfası gibidir.
Sözlü kültür neden önemli?
Yazılı kaynakların eksik olduğu dönemlerde tarih taşıyıcısıdır.
Toplumsal hafızayı canlı tutar.
Kimlik, aidiyet ve direnişin sesi olur.
Gelecek kuşaklara aktarılmadığında yok olma riski taşır.
Sıdıka Bülbül’ün çabası da tam olarak bu riske karşı bir direniştir.
Kültürünü unutmamak ve unutturmamak için söylemeye devam ediyor.
Sesle yaşayan bir miras
İnler Köyü’nde yankılanan birkaç eski türkü, aslında bir halkın hikâyesidir.
Sıdıka Bülbül’ün sesiyle hayat bulan bu ezgiler, sadece bir müzik değil, bir belleğin hayatta kalma çabasıdır. Bülbül yalnızca şarkı söylemiyor; bir halkın hafızasını diri tutuyor.